Bu kısımda, üst frame'de yer alan büyük "abilerini" örnek alan fanzinlerden tutun da, kaliteli kulüp bültenleri veya daha yenice PC dergilerindeki Commodore/Amiga yazıları sergilenmektedir. Birbiriyle alakasız bunca derginin aynı sayfada ne aradığı sorusunun cevabı herhalde dönemin ruhunu en iyi şekilde yansıtmayı başarmaları olacaktır. Bu özellikleri, aşağıdaki dergileri aynı dönemde çıkan diğer fanzinlerden/bültenlerden/dergilerden ayırıyor. Kendisi de zamanında bir fanzin çıkarmış olan bu satırların yazarı, amatörce fanzin çıkarmanın zorluklarını ve keyfini gayet iyi bilmektedir. İşte bu yüzden aşağıdaki dergilerdeki yazıları bugün bile büyük bir keyifle okumayı sürdürüyorum...
APUC'un (Amiga Professional User Club) üyelerine yolladığı kulüp bülteni. Açıkçası şu ana kadar okuduğum kulüp bültenleri arasında en kalitelisi olan APN, üç-beş sayfaya sığdırdığı o kısıtlı içeriğiyle bile zamanın çoğu dergisine taş çıkartacak düzeyde olduğunu gösteriyor. Bu bültenin daha fazla sayısına ulaştığımda daha ayrıntılı bir şeyler yazmayı düşünüyorum.
SAYI 1/MART 1991 | SAYI 2/HAZİRAN 1991 | SAYI 4/AĞUSTOS 1991 |
Türk fanzinciliğinin tarihini yazanlar genellikle ikisi de 1991 Mayısı’nda çıkmaya başlayan Mondo Trasho ve Laneth'i milat olarak gösterirler. Ancak çok az kişinin bildiği bir şey var ki, Zonguldak'ta Mart 1991'de yayımlanmaya başlayan GAME, bu dergilerden iki ay önce sessiz sedasız yayın hayatına başlamıştı bile.
Açıkçası GAME’den kısa süre önce haberim oldu. 7DX 2013’ten birkaç gün önce Alp Yener, partiye mutlaka gelmem gerektiğini ve orada bana bazı fanzinler vereceğini söylediğinde oldukça heyecanlanmakla beraber tam olarak neyle karşılaşacağım hakkında bir fikrim yoktu. Partide Alp dört eski fanzin çıkardı. Üzerlerinde GAME ve Amiga’s Magic yazan bu dergileri daha önce ne görmüştüm ne duymuştum. Ancak (itiraf ediyorum) görür görmez vuruldum.
Elimizde 64’ler’den fena halde etkilenmiş bir fanzin var. Kapak tasarımı, editör sayfası, sayfa tasarımı ve diğer her şey malum oyun dergimizin aslına uygun (!) bir kopyası. Ancak her ne kadar 64’ler etkisinde kalsa da, GAME aslında şaşırtıcı derecede başarılı bir çalışma. Bilgisayar oyunlarına âşık ve fanzinini ciddiye alan bir gencin işi olduğunu ilk bakışta hissettiriyor.
Sayfaları çevirdiğimizde gözümüze çarpan ilk şey, GAME’in baştan aşağı daktiloda yazılmış olması. Dönemin Commodore ve 64’ler gibi dergilerinden kesip yapıştırılan ekran görüntüleri herhalde sayfalara önceden yerleştiriliyor ve yerleri belirleniyor, ardından 24 sayfa derginin her sayfası bu tasarıma göre tek tek daktiloda yazılıyor, ve kimbilir, belki hata yapılınca bütün sayfa baştan yazılıyordu!
Okurlarına daha ciddi gözükmek için, varlığından haberdar bile olmayan İstanbul ve Ankara bilgisayarcılarının ilanlarını kesip yapıştırarak karşılıksız reklam yapması, derginin atlayamayacağım bir diğer özelliği!
GAME, ilk sayısından itibaren Commodore, Amiga, Atari ve MSX’e elinden geldiğince eşit mesafede yaklaşmaya çalışırken, ilk sayılarda hafif hafif kayırdığı MSX’i dördüncü sayıdan itibaren baş köşeye oturtarak derginin tek hâkimi yapıyor. Dördüncü ve beşinci sayılarını sadece MSX’le geçiren “Türkiye’nin tek MSX dergisi,” okuyucu tepkisine ve düşen tirajlara (10’dan az) dayanamayarak eski formatına geri dönüyor ve dokuz sayılık kısa ömrünü (maalesef) 1992 yılında tamamlıyor.
Alp’in dağıtım konusunda dergi editörlüğünde olduğu kadar başarılı olmadığı aşikâr. İki bilgisayarcı ve okul arkadaşlarının dışında bu fanzinden pek kimse haberdar olmuyor, bu yüzden GAME’in tirajı da 20’nin üzerine çıkamıyor. Böylece memleketin geri kalanı da bu güzide çalışmadan mahrum kalıyor.
("Türk Bilgisayar Fanzinleri," Retrojen (Güz 2018): 24.)
SAYI 1/KASIM 1992 |
GAME’in 1992’de kapanmasının ardından Zonguldak’ta ikinci bir fanzin daha çıkıyor—gündemde pek de yer işgal etmeyen kendi halindeki bir şehir için ilginç denebilecek bir çıkış! Ne ki Amiga’s Magic’in, GAME’den farklı olarak daha ziyade bir heves dergisi olarak kaldığını söyleyebiliriz. İki sayı yayımlanan bu fanzinin elimizde sadece on adet basılan ilk sayısı mevcut.
Aynı apartmanda komşu olan Tuvan Çimenoğlu ve Onur Türkçelik’in yarattığı Amiga’s Magic, baskı işlerinde tecrübesiz iki kişi tarafından çıkartıldığını daha ilk sayfasından belli ediyor.
Dergi A4 boyutlarında ve sekiz sayfa. Bir yaprağı arkalı-önlü basmak yerine, nedense iki sayfayı arka arkaya verip köşelerinden zımbalamak gibi daha uğraştırıcı (ve masraflı?) bir yöntem tercih edilmiş. Gerçi bunun Amiga’s Magic’i daha sempatik yaptığını söylemeden edemeyeceğim. Oyun açıklamalarındaki üslup ve diğer bölümlere (zaten çok fazla olduğu söylenemez) eğilmek konusundaki isteksizlikleri, bende Amiga’s Magic’in de (aynı GAME gibi) 64’ler’den etkilendiği izlenimini uyandırdı. Yarış oyunlarının bariz bir şekilde kayrıldığı ve görsellerin Turbo sakızlarından alınmış gibi durduğu bu dergi, tüm amatörlüğüne rağmen iki bilgisayarcıdan reklam almayı da başarmış—ki bunlardan biri Zomco’dan başkası değil!
Türk Commodore ve Amiga dergilerinin kronolojisini düşündüğümüzde derginin çıkışı da ilginç bir döneme rastlıyor: Amiga’s Magic, piyasada 1992 sonbaharında birdenbire oluşan yayın boşluğunun kamçıladığı iki hevesli gencin fanzini olabilir mi acaba?
("Türk Bilgisayar Fanzinleri," Retrojen (Güz 2018): 24.)
SAYI 1/NİSAN | SAYI 2/MAYIS |
Bilenler bilir, GameShow’da Ertunç Burak’ın yazdığı Expert diye bir köşe vardı. Bu köşede hiç mavra yapılmadan şak diye konuya giriliyordu. W.O.G.E. de işte böyle bir fanzin. Açılımı, “World of Game Explanation.” Parolası, “HER ZAMAN ELELE, İLERİYE AMA AMİGA’YLA!!!!” (Valla ben uydurmadım!)
W.O.G.E., alışılmıştan farklı olarak okuyucusuyla oyun haricinde pek bir iletişim kurmaya yeltenmeyen, hatta kendisi hakkında bile bilgi vermekten kaçınan ketum bir yayın. Elimizde nisan ve mayıs aylarına ait iki sayısı var. Yıl belirtilmemiş. Ama benim görüşüm (yayımladığı oyunların tarihine bakarak) 1995’te çıktığı yönünde. Kendisiyle ilgili içinde yer alan az sayıda bilgiden yola çıkarak bu fanzinin UFO Bilgisayar ile bir şekilde bir bağlantısı olduğunu söyleyebiliriz. Belki derginin yazarları oyunlarını UFO Bilgisayar’dan satın alıyorlardı, belki de dergi zaten UFO Bilgisayar’ın oyun satışlarına destek olmak üzere çıkarttığı bir yayındı. Bilemiyoruz.
W.O.G.E.’nin tasarımı da bir enteresan. Sade tasarımı ve düzgün Türkçesi ile çoğu yayından ayrılıyor. Anlaşılır bir şekilde fotokopi basılmış, ama anlaşılmaz bir şekilde spiral ciltlenmiş! Sayfaların arkalı önlü basılmaması da bir diğer ilginçlik... İnsan, sayfalar A3 boyutunda arkalı önlü basılıp ikiye katlansaydı daha ucuza gelmez miydi diye düşünmüyor değil. Henüz ikinci sayıda yapılan fiyat artışının sebebi ise ayrıca sempatik: “fotokopi makinalarının tonerine gelen zam!”
Topu topu iki sayı çıkan W.O.G.E., bilinmezlerle dolu. İşin üzücü tarafı, bu muammayı çözeni büyük bir ödül beklemiyor…
("Türk Bilgisayar Fanzinleri," Retrojen (Güz 2018): 24.)
SAYI 1/EYLÜL 1996 | SAYI 2/EKİM 1996 |
Eser Güven anlatıyor:
"Amiga Show, kardeşim Erce ile birlikte çıkardığımız acayip derecede amatör bir dergiydi. İlk sayısı Eylül 1996'da 24 sayfa olarak çıkmıştı, ikinci sayıda ise 32 sayfa olmuştu ve ekibe zamanın sıkı Amigacılarından NoP!, eXe, Turbo, Cyber ve Drop da birer yazıyla destek vermişti. Elbette dergi bu kadar amatörlüğü ve printer masrafını kaldıramadı ve üçüncü sayı çıkamadı."* * *
Amiga Show'un o zamanki bir okuyucusu olan Cemal Gökhan Özkan da dergiyi nasıl bulduğunu şöyle anlatıyor:
"Derginin birinci sayısını İstanbul'da Saints Bilgisayar'dan (Yeşilköy'den) aldım. Bursa'dan birinci sayı deneme amacıyla İstanbul'a 5-6 adet gönderilmiş. O zamanlar Saints Bilgisayar'ın sahipleri arkadaşlarım olduğu için onlara sık sık uğrardım. Daha önceden de MegAmiga dergisi ile bağlantıları olduğu için, onlara 'Yeni bir dergi çıktı mı?' diye sorardım. Uğradığım bir gün bana yeni bir derginin geldiğini söylediler. Ben de gelen 6 adetten birini aldım. Derginin ikinci sayısı Saints Bilgisayar'ın desteği ile çıktı. İkinci sayıdan hatırladığım kadarı ile İstanbul'a 50-60 kadar geldi. Ama ne yazık ki 10-15 tanesi satılabilmişti."* * *
Amiga Show, MegAmiga’dan fena halde etkilenen Erce ve Eser Güven kardeşlerin (o zamanki isimleriyle Eddie ve Fate) çıkardığı saman alevi gibi bir fanzin. Bursa’nın Türk bilgisayar fanzinleri dünyasına ilk hediyesi (ikincisi Survivor Amiga). Kendi halinde bir ilk sayı ve bir anda kadrosu tahmininin ötesinde genişleyen bir ikinci sayının ardından yayın hayatına son sürat veda eden bir dergi Amiga Show.
Amiga Show’un ilk sayısı, Eylül 1996’da, içeriğin çoğu Erce Güven’e ait olmak üzere pek de önünü göremeyen A5 boyutlu bir fanzin olarak çıkıyor. Dergi çoğunlukla Bursa içinde dağıtılıyor ve görünen o ki bu tek kişilik haliyle pek de ilgi çekemiyor…
…İstanbul’dan bir bilgisayarcı dışında! Amiga Show’dan bir şekilde haberdar olan o zamanki Yeşilköy Saints Bilgisayar çalışanları, ikinci sayı için Amiga Show’un bir kenarından tutup, yazılarıyla destek veriyorlar. MegAmiga ile bağlantılı olan bu yeni yazarlar, Tunç “Turbo” Dindaş’ı da Kommodor Abi’yi diriltmeye ikna edince, Erce Güven kendini bir anda hayranı olduğu derginin yazarının editörü olarak buluyor!
Sonuçta Amiga Show’un ikinci sayısı daha dolu bir içerikle çıkıyor. Ancak bu sefer de dergi Bursa-İstanbul hattında ikiye bölünmüştür ve minimum irtibatla hazırlanmaktadır. (Bunun yol açtığı zararları bir sonraki yıl, Güven kardeşlerin ikinci dergi denemesi olan Survivor Amiga’da okuma imkânı bulacaktık.) Anlaşılan o ki, İstanbul grubuyla başlayan samimiyet çok geçmeden yerini anlaşmazlığa bırakmıştır. Özellikle derginin satış sayılarıyla ilgili anlaşmazlık pek de sağlam olmayan iplerin kopmasına neden olur. Amiga Show, Eser Güven’in deyişiyle, “bu kadar amatörlüğü ve printer masrafını kaldıramadı ve üçüncü sayı çıkamadı."
("Türk Bilgisayar Fanzinleri," Retrojen (Güz 2018): 25.)
Radikal gazetesinin verdiği haftalık bir ek olan PC! dergisi, ilk dokuz sayının ardından Mart 1997'de bağımsız bir dergi olarak yayımlanmaya başladı. PC!'deki ilk Amiga yazısı, dergi Radikal'in ekiyken yedinci sayıda yayımlanan beş sayfalık bir yazıdır. PC! bağımsız bir dergi olduktan sonra Amigart tayfasından Güvenç Kaplan ve Sinan Gürkan, haftalık PC! dergisinde bir Amiga köşesi hazırlayarak o sıralarda kan kaybetmekte olan Amiga'ya bir yandan yeni yandaşlar, bir yandan da eski Amiga kullanıcılarını kazandırmaya başladılar. Bu köşede daha çok Amiga ile ilgili temel tanıtımlar yapılıyordu (Amiga nedir, ne işe yarar, neden Amiga gibi...). Bunlardan başka, hâlâ Amiga kullanmakta olan kişiler için de yeni çıkan programların veya Amiga 1200 ürünlerinin tanıtımı gibi konular da bulunuyordu. Bu arada bu derginin okurları arasındaki bitmek bilmeyen Amiga-PC tartışmalarının PC! dergisine ayrı bir tat kattığını söylemeden de edemeyeceğim :) (PC! dergisindeki yazılara www.commodore.gen.tr/adp adresinden ulaşabilirsiniz.)
SAYI 1/TEMMUZ 1997 | SAYI 2/AĞUSTOS 1997 | SAYI 3/EYLÜL 1997 | SAYI 4/EKİM 1997 |
Survivor Amiga, Amigart üyeleri tarafından çıkarılan ve tamamen Amiga'da hazırlanan bir dergiydi. Ayrıntıları yine (Amiga Show gazisi) Eser Güven anlatıyor:
"Survivor Amiga, yine kardeşimle hazırlamaya başladığımız ve dört sayı çıkan bir dergiydi. Bu sefer ekibe Sinan Gürkan ve Amigart'tan bir iki isim daha katılmıştı. O zamanlar ben de Amigart'ın faal bir üyesi olduğumdan (hatta Amiga Haber disk magazininde Imagine köşesi hazırlardım) ekibi toplamak daha kolay olmuştu. Derginin tüm sayfalarını Amiga'da PageStream ile ben hazırlıyordum. Dördüncü sayıda İstanbul'daki bir bilgisayarcıdan yediğimiz ciddi bir kazık sonucunda bayrağı çekmek zorunda kalmıştık."* * *
Pek de iyi anılarla bitmemiş gibi gözüken Amiga Show macerasından bir sene sonra, Erce ve Eser Güven kardeşler Survivor Amiga isimli yeni bir dergi çıkarmaya karar verdiler. Bu sefer girişimleri daha ciddiydi. Ekipteki birlik havası ilk bakışta seziliyordu ve sayfa tasarımlarından içeriğe kadar her şey daha bir özenle yapılmış gözüküyordu. Bütün bu iyileşmede Amiga Show’dan edinilen tecrübenin payı yüksek olsa gerekti.
1997 yılıydı ve yurtdışında Amiga’yla ilgili yaşanan olumlu gelişmeler, yurtiçindeki Amiga fanatiklerinin de geleceğe iyimser bakabilmelerini sağlıyordu (gerçi bu iyimserliğin geçici olduğu kısa süre sonra görülecektir). Önceleri bir gazete ekiyken, daha sonra haftalık bağımsız bir dergiye dönüşen PC! dergisinde Sinan Gürkan ve Güvenç Kaplan bir yandan her hafta Amiga’nın ölmediğini ispatlarcasına tanıtımlar yapıyor, bir yandan da Amiga Haber disket dergisini çıkartıyorlardı. Eski tüfeklerden Polat “Zebani” Yarışçı, yazar olarak GameShow’a katılmış ve Amiga Dostu köşesinde her ay mizah dolu oyun tanıtımları yazmaya başlamıştı. Kadıköy’de Joy Bilgisayar, Gateway 2000’in satın aldığı Amiga’nın Türkiye’deki yılmaz destekçisi görünümündeydi ve Amigart çatısı altında toplanan kullanıcılar giriştikleri faaliyetlerle yıllar sonra üzerlerindeki ölü toprağını silkelemeye başlamışlardı. Survivor Amiga’nın çıkışını işte bu heyecanın bir parçası olarak görmek gerekir. Öyle ki, Commodore’un iflasından sonra yükselen (ve kanımca 1997’de zirve yapan) “Amigacıyız, döveriz!” tavrı, Survivor Amiga’da gelmiş geçmiş en sevimli ve sempatik haline bürünmüştü. Derginin ilk sayısının kapağındaki “yıkılmayıp ayakta duran” Amiga resmi, o dönemki kullanıcıların ruh halini gayet iyi anlatıyor aslında.
Bunların yanında her Türk bilgisayar dergisinin olmazsa olmazı editör köşesi, her fanzinin olmazsa olmazı karanlık görseller ve font çorbası sayfalar Survivor Amiga’da da tabii ki eksik değil. Bu arada sayfalardan bahsetmişken, Survivor Amiga’nın Amiga’da PageStream 3.2 ile hazırlandığını da belirtelim.
Survivor Amiga’da farkında olarak veya olmadan yapılan etkilenmeler hiç bitmiyor. Commodore, Amiga Dünyası ve MegAmiga’dan yadigâr bir gelenekle Survivor Amiga da ilk sayısından başlayarak iki sayfasını çizgi romana (Funtastic Four) ayırıyor ve açıkçası hiç de fena yapmıyor.
Survivor Amiga’nın kısa ömrüne rağmen kendini sürekli geliştiren bir dergi olduğu söylenebilir. Daha ikinci sayısında A5’ten A4’e upgrade oluyor. Yine aynı sayıda Amigart’tan Sinan Gürkan transfer ediliyor ve düzenli yazılar (bazen nedense PC! dergisindekilerin aynılarını) yazmaya başlıyor. Diğer dergilerde görmediğimiz özgün bir sayfa olan Forum köşesi, okul çağındaki bu çocukların aslında ne kadar olgun fikirleri olabileceğinin bir kanıtı gibidir ve ayrıca Survivor Amiga deyince aklıma gelen ilk şeylerden biridir. Ve tabii okur mektupları… GameShow’u elime alır almaz kapağına bile bakmadan nasıl da hemen Macbeth’i açtığımı düşünüyorum da, sanırım elinizdekinin gerçek bir dergi olduğunu hissettiren en önemli şey içinde okur mektuplarının yayımlanmasıydı. 64’ler’deki MAC Adventure ve Kanal 64; Amiga Dünyası’ndaki Virüs ve Kommodor Abi; Commodore’daki Su Şişesi; Amiga Dergisi’ndeki Acil Servis; MegAmiga’daki Zebani Zone ve GameShow’daki Engin Abla, FRP, Macbeth ve Overdose köşeleri gibi, Survivor Amiga da Snakepit’e sahip. Sayfadan (ve zamandan) tasarruf etmek için (Zebani Zone gibi) mektupları değil de cevapları yayımlayan bu köşe, doğal olarak dergideki en aktif iki sayfayı oluşturuyor. Bazı yazılarda sözü geçen PC! dergisi referansları da hatırı sayılır miktarda okuyucunun PC! dergisindeki reklam sonucunda Survivor almaya başladığını gösteriyor.
Survivor Amiga, iyice küçülmüş bir topluluğun zamana meydan okuması. Ne ki bu heyecanlı idealizm, bu şanlı direniş dört sayı sonra gerçekliğe mağlup oluyor. Okuyucusuyla karşılıklı bir iletişime girebilen son fanzin de böylece tarihe karışıyor. Bundan sonra çıkan fanzinler (ömürleri ne olursa olsun) daha kişisel örnekler olacaktır.
(Not: Survivor Amiga yazarlarından Eser Güven, Erce Güven ve Berk İybar ilerleyen yıllarda Türk oyun dergiciliğinde tanınan isimler haline geldiler.)
("Türk Bilgisayar Fanzinleri," Retrojen (Güz 2018): 25.)
SAYI 1/KASIM 1998 |
GameShow'un kapanışından sonra derginin hayranı olan bir grup arkadaş GameShow'un hikâyesini denemeye karar verirler... GameZone tamamen GameShow çizgilerini taşıyan çok hoş bir fotokopi-dergiydi. Sayfa tasarımları da gayet güzeldi. Benim için GameZone'un en hoş tarafı, dergiyi GameShow kapandıktan hemen sonra Kamer Bilgisayar'dan satın almam (ve o hüzünlü sonbahar günlerinde biraz da olsa teselli bulmam) olmuştu! İlk sayının 75 adet basıldığı yazıyordu. İkinci sayısı çıktı mı bilmiyorum...* * *
Beşiktaş'ta Kamer'in yerini keşfetmemle GameShow'un kapanması aynı günlere rastlar. Buraya daha önce niye gelmediğimi düşünmenin yarattığı pişmanlık, GameShow'un kapanmasının hüznüyle birleşince ortaya tuhaf bir ruh hali çıkmıştı. Neyse ki Kamer yerinde duruyordu ve bir süre daha durmaya devam edecekti.
İşte bu günlerin birinde (havanın erken karardığı, puslu ve soğuk bir Cumartesiydi) yine Kamer'e gittim. Belirli bir sebebim yoktu—orada olmak, dergi yazarlarını görmek, ara sıra onlarla sohbet edebilmek ve oyunları oradan almak hoşuma gidiyordu... Ayrılmaya yakın, bir raf ve rafın üstünde duran birtakım fotokopiler gözüme çarptı. FRP'yle ilgili anlaşılmaz şeylerden biri olup olmadığını düşünürken, bunların aslında birer fanzin olduğunu fark ettim. A5 boyutundaki bu fanzin karman çorman bir kapak tasarımına sahipti ve üzerinde "GameZone" yazıyordu.
O gün eve dönerken otobüste yol boyunca GameZone'u okudum. Kaybettiğim dostlarımı bulamamıştım belki, ama onların yakın arkadaşları oradaydı. Editör yazısı, son sayfa, yazarlar arasındaki atışmalar, hatta “Hidayet Abla” bile!
GameZone, GameShow'un kapanmasını kabullenemeyen okurları tarafından çıkarılan nostaljik bir fanzindi. Piyasa, "arkasında holdingler olan paralı dergilere" terk edilmişti ve birilerinin "amatör ruhu" yeniden yaşatması gerekiyordu. Öyle de oldu—ama sadece tek bir sayı için ve o da 75 kişiye ulaştırılarak.
("Türk Bilgisayar Fanzinleri," Retrojen (Güz 2018): 25.)
SAYI 1/KASIM 2002 | SAYI 2/MART 2003 | SAYI 3/EYLÜL 2003 | SAYI 4/ŞUBAT 2004 |
SAYI 5/TEMMUZ 2004 | SAYI 6/KASIM 2004 | SAYI 7/OCAK 2005 | SAYI 8/EKİM 2005 |
İsmail Şahin'in öncülüğünde çıkan C64 Türkiye, ülkemizde tamamı C64'e ayrılmış olan son dergidir. Dergi, ücretsiz olarak internet üzerinden yayımlanıyordu ve çoğunlukla 6510 assembler programları ve programcılığıyla ilgili yazılar içeriyordu. Bir süreliğine kadrosuna dahil olduğumdan dolayı C64 Türkiye'nin benim için diğerlerinden daha farklı bir yeri var diyebilirim. Dergi aslında içerik olarak Türkiye'nin en iyi C64 dergisi olmaya adaydı; ancak bir küçük sorun nedeniyle bunu başaramadı: C64 Türkiye 15 yıl gecikmişti! Bu gecikme kendisini en çok ilgisizlik konusunda gösterdi ve ne yazık ki çoğunlukla tek kişilik bir dergi olarak kaldı.* * *
İsmail Şahin tarafından PDF formatında bir e-fanzin olarak çıkartılan ve çoğunlukla MS Word’de hazırlanan C64 Türkiye, ülkemizde yayımlanan son Commodore 64 dergisiydi. Derginin “ağır topu” İsmail Şahin, her sayıda 6510 assembly kodları yayımlıyor ve arada C64’le ilgili diğer konulara da yer veriliyordu. C64 Türkiye’nin herhangi bir maddi beklentisi yoktu. Manevi beklentisi de sanırım 2002 yılında Türkiye’deki C64 kullanımını arttırmaktı! Eh, sonucu biliyorsunuz… 2005 yılına kadar bendeniz de dahil çeşitli kişileri de kadrosuna katan bu küçük fanzincik, sekizinci ve son sayısıyla birlikte sahneden ayrıldı.
("Türk Bilgisayar Fanzinleri," Retrojen (Güz 2018): 26.)
SAYI 0/GÜZ 2011 | SAYI 0 (RENKLİ) | SAYI 1/GÜZ 2012 | SAYI 2/GÜZ 2018 |
Bu dergi işi akıllı işi değil, deli işi. Mübarek, virüs gibi, bir kere içine girdi mi çıkmıyor. İşte bu virüsün son kurbanı da Retrojen ekibi oldu. Yine de Türkiye'de bilgisayar odaklı bir "retro kültür" fanzini yaratmak her ne kadar akıl kârı gözükmese de kesinlikle zevkli. Şimdilik sanki hayrına yapılan bir işmiş gibi çıkartılan Retrojen, her isteyene ücretsiz olarak gönderilen bir fanzin (gerçi bu durumunu daha ne kadar sürdürebilecek bilmiyorum). Benim de C64 Türkiye'den sonraki ikinci bilgisayar dergisi yazarlığı denemem. Retrojen'in sevdiğim bir diğer yanı da sanki farkında olmadan bu sitede anlatılan eski bilgisayar dergilerine bir saygı duruşu niteliğinde olması (en azından ben okurken öyle hissettim). Yılda iki sayı (bahar ve güz) çıkıyor. İsteyene siyah-beyaz, parasını verene renkli. Veriyorsunuz adresinizi, postayla evinize kadar gönderiyorlar (eğer kaybolmazsa). Eğer bu siteyi gezmekten hoşlandıysanız Retrojen'i de okumaktan hoşlanmamanız için hiçbir neden göremiyorum. Hararetle tavsiye edilir! (Not: Retrojen üçlemesi uzuuun ve rötarlı yolculuğunu editörlüğünü yaptığım 2 numaralı üçüncü sayısıyla tamamladı.) (Ayrıntılı bilgi ve sipariş için: www.retrojen.org)* * *
Bir derginin hayat hikâyesini o derginin son sayısında yazmak garip bir duygu. Yedi yılda üç sayı çıkabilen Retrojen, retro tutkunu bir gencin hobi projesiydi; konsept bir fanzin olarak yayımlandı. Şu anda bu üçlemenin son sayısını elinizde tutuyorsunuz. Her biri ayrı ayrı iş güç sahibi olan, birbirlerini çok sık göremeyen, ama değişik konularda uzmanlaşmış yazarları bu üç sayı boyunca bilgilerini bu sayfalarda paylaştılar. 8-bit ve ev bilgisayarı ortak paydasıyla dünyada bile ender görülen tipte bir dergi Türkiye'de (kısıtlı sayıda kişiye de olsa) yayımlandı. Bu bağlamda Retrojen'in yukarıda anlatılan örneklerden biraz daha farklı bir yerde durduğunu söyleyebiliriz. Özellikle 1990'lı yıllarda yayımlanan idealist fanzinlerin (ve belki C64 Türkiye'nin bile) aksine, Retrojen ilk günden itibaren sınırlarını bilen, keyfe keder bir fanzin oldu. İlk iki sayısında da vurgulamaya çalıştığı gibi içeriğinin geçmişe ait ve nostaljik olduğunun bilincindeydi. Ancak bu, Retrojen'in 8-bit'in öldüğünü kabul eden bir fanzin olduğu anlamına gelmiyor. Tam tersi, Retrojen bu ölümsüzlüğün manifestosu bir bakıma.
Retrojen bir fanzin olarak belki bu sayısıyla veda edecek, belki Retrojen yazarlarının ve okurlarının buluştukları toplantılar, partiler artık düzenlenmeyecek, belki ileride internet siteleri, forumları kapanacak... Ama bunların hiçbiri yazarlarının ve okurlarının cihazlarına duydukları sevgiyi engellemeyecek. Bu çok içten gelen, bağımsız bir sevgi çünkü…
("Türk Bilgisayar Fanzinleri," Retrojen (Güz 2018): 26.)