Bunca yil gectikten sonra nerden bu foruma suruklendigimi acikcasi hatirlamiyorum. Ama geldim bir kere ve burda hala bir muhabbetin dondugunu gorunce nasil desem dengem kaydi, bir sure bocaladim, kendime yabancilastim. Biz mi yapmistik bu kadar seyi? Ne yapmistik? Neydik ki biz? gibi sorularla mucadele etmek zorunda kaldim. Artik gittikce bulaniklasan Gameshow gecmisimize baktim ve ne yalan soyliyim bir an icin kendimi o resime oturtamadim. Sonra detaylari gormeye basladim. Bizi, sizi, Gameshow`lari, hic bitmeyecekmis gibi her an yanibasimizda duran huznumuzu, ancak buna ragmen arada bir cocuklar gibi sevinip cosku ile attigimiz kahkahalari, safligimizi, iyi niyetimizi, aksilikleri, gelenleri gidenleri ve nihayet para denen haysiyetsiz simgenin nasil hayatlarimizi paramparca edip bizleri saga sola firlattigini... Yillarca savrulan bir yaprak gibi farzedin beni. Simdi buraya dustum, ne kadar kalacagimi bilemiyorum. Buyrun birde benden dinleyin Gameshow`u. Bunca yildan sonra ne ise yarayacagini bilmesemde gecikmis bir itiraf olarak da okuyabilirsiniz. Ve ironik olacak ama bu yaziyi cidden wordpad`de yazip rtf olarak kaydettim. Istemdisi heralde. Imla hatalari ve turkce karakterler icin kusura bakmayiniz.
O sicak mi sicak 1999 Mayis`inda Emin`in "Hadi abi tekrar" demesiyle birlikte aslinda "baslangic" ile "son" bir butun olarak karsimizdaydi. Fakat biz o zamanlar "bakmak" ile "gormek" arasindaki farki bilmiyorduk. Biraz simariktik, buyumus cocuklardik, arkamiza aldigimiz sey Gameshow`du ne de olsa, isim buyuktu, efsaneydi ve tum efsaneler gun gelip arada bir yeryuzune inerlerdi. Ilk kapanmadan kalan tamamlanmamis bir isimiz vardi ve onu halletmeden ruhumuz huzura ermeyecekti. Sanki biz hep Gameshow`a bagimliydik, kalplerimiz onun ritmiyle atiyordu. Nereye gidersek gidelim o ritm bizimleydi. Sistemin bireylerden bekledigi siradan bir hayat kurma (calis, mal mulk edin, evlen, cocuk yap, borca gir, calis, borc ode ve öl) gayesi bize gore degildi. Zaman algimiz sanki sonsuzdu ve birazda carpik. Gameshow haricindeki hersey bekleyebilirdi: ne evlilik, ne sabit bir is, ne mal mulk, ne cocuk, ne de aile kurmak gibi bircok sey Gameshow projemizin uzerinde degildi. Kisacasi tahta kiliclarla kusanmistik ve koskoca tastan bir engel olan sisteme girismeye hazirdik. Bu yuzden kendimize ozgu bir guven ile finansal risklerin altina girmektede bir sakinca gormedik. Aslinda tahta kiliclarla kusandigimizi da gormedik, karsimizdaki tastan devi`de... Ve sonun baslangicindaki ilk adimi Eylul 99`da atmis olduk: Gameshow`u tekrar dirilttik. Bunun bir gunah oldugunu ise cok sonra anlayacaktik.
Dergiyi dirilttik ancak birseyler eksikti, birseyler yanlis gidiyordu. Bir sorun vardi ve bu sorunun ismini koyamiyorduk. Dogum travmasi yasiyorduk, bocaliyorduk. Halbuki formul tamamdi: eski yazarlarin bir kismi hala bizimleydi, yeni yazarlarimizda vardi, hatta yeni bir formatimiz, mavramiz, renklerimiz, inancimiz, umutlarimiz... Fakat uyum yoktu, daginikti bircok sey, nicelik ile nitelik arasindaki butunluk bozulmus, arac ile amac ayrilip parcalara bolunmustu. Yeniden cikma formulumuz bulundugumuz caga ve ortama gore degildi, sadece Gameshow ismi yetmiyordu, adapte olmak gerekiyordu. Iste esas sorun burdaydi: Adaptasyon, esneklik, degisim... Goremedik tabii ki, o zamanlar cogu seyi goremiyorduk. Bizim derdimiz parcalarla ugrasmak, bozmak, manipule etmek ve tekrar yerine yerlestirmekti. Eski formullerle yola cikmistik. Icerik olarak bircok sey tekrarlardan ibaretti. Mavralar zorlamaydi. Yazilarda zorlamaydi. Hep zorluyorduk, eskiyi zorluyorduk anlamsizca. Ileriye dogru adim attigimizi saniyorduk, iz biraktigimizi saniyorduk ancak donup bakinca o izlerin tekini bile goremiyorduk... Ayrica millenyumun esigindeydik, cevremiz sayilamayacak kadar cok faktorden dolayi degismis, cagin anlamsiz hiz ve telasi bireylerin akillarini baslarindan almisti. Kapitalist dolasim insanlari eziyor, yutuyor, sindiriyor ve bir kenara tukuruyordu. Iletisim araclari cogalmis, Internet yayginlasmisti. Bilgi eskisi gibi pesinden kosulacak kadar luks degildi artik. Pis, arsiz bir tuketimin, celiskilerin ve tezatlarin cagindaydik. Postmodern bir haysiyetsizlik her yere bulasmisti. Bildigimiz, tanidigimiz ve guvendigimiz degerlerin koklu degisimler gecirdigi bir cagdaydik. Emperyalist hortlaklarin ustumuze ustumuze geldigi zamanlardi o zamanlar (simdi daha beter)... Temkinli ve tedbirli olmak icin hersey gozumuzun onunde duruyordu. Ve biz bunlari gormuyorduk. Apolitiktik zaten, bunlarin bizimle ne alakasi olabilirdi, biz Gameshow`u cikariyorduk, hayranlarimiz disardaki sartlar ne olursa olsun bir dergi parasi verip almayacaklar miydi? Dis sartlardan bagimsiz ve etkilesime girmeyen bir varolus dusunulemezdi. Tum bu sartlarin bizi oyle veya boyle etkileyecegini aklimizin ucundan bile gecirmiyorduk, bunlardan muaftik sanki, izole olmustuk. Ve biz hala elimizdeki tahta kiliclarla sisteme, monitorlerimizdeki atlarla, develerle veya katapultlarla birbirimizin koylerine veya railgun ve bilumum fantastik silahla ona buna olum yagdiriyor, histerik kahkahalar atiyorduk: Birseyler olmuyordu ve sinirliydik.
Formulumuz tutmamisti, hala parcalarla oynuyor ve care olacak diye cd, poster virt zirt gibi seyler vermeyi dusunmeye basliyorduk. Sanki bunlari rahatlikla verebilecekmisiz gibi... Tabii ki rakiplerimizde bos durmuyordu. O zamanlar Level olsun, Gamepro olsun saglam oynuyorlardi, arkalarinda medya devleri vardi, essegi saglam kaziga baglamislardi: CD veriyor, tam surum oyunlar veriyor, posterler veriyorlardi. Beyni apis arasinda bulunan ve odullendirilmeye kosullanmis lapa beyinli promosyon kusagina oynuyorlardi. Biz ise hala eski histerik, kendi nevrozlarindan ve gecmislerinden kurtulamayan amator ruh sevdasindaki "ruh hastalarinin" catlak sesleri ile ugrasiyorduk (sozum bittabii ki meclisten disari). Bu arada Gameshow isminin ilk defa sorun oldugunu tam olarak dillendirmesek de hem Emin hemde ben icten icten hissediyorduk. Sorundu cunku eski hayran kitlesi "nerde benim eski Gameshow`um" diye ultimatom derecesinde geri donusler yapiyor, yeni okuyucu ise cok cok az geldiginden tum kriter noktalarimiz bir bir elimizden gidiyordu. Amator ruh, eski gameshow tadi, Cd verin, vermeyin, poster verin, bir daha almam sizi, vs. vs. gibi sozlerin her biri birer kirbac darbesi gibi ustumuzde patliyordu. Ve bu ugursuz durum tirajimiza olumsuz yansidi. Ne yapsak bir turlu karar veremiyorduk, iki arada bir derede kalmistik. Hala gecmise bakip anli sanli 1. Gameshow doneminden formuller alip uygulamaya koymaya calisiyorduk, tabii ki olmuyordu, olmayacaktida. Hersey baskalasmis, degismisti. Bizden eskiyi isteyenlerin ve terkedip gidenlerin en buyuk sorunu da buydu, onlarda degismislerdi ve bunun farkinda olmadan degismemize itiraz ediyorlardi. Hala inatla eski Gameshow`u istiyorlardi. Biz ne tam olarak degistigimiz ne de bulundugumuz caga adapte olamadigimiz icin garip garip tepkiler gosteriyorduk. Zaten bir deneyin icindeydik, hem o deneyin yurutucusu hemde fareleriydik. Degismek icin hala nicel seylerle ugrasiyorduk: yok su su kadar sayfa olsun, yok yazilar daha az yazilsin, yok resimler su kadar buyuk su kadar kucuk olsun, su koseyi 1 sayfa digerini 2 sayfa yapalim, vs. vs. Asil bizim nitel bir sicramaya ihtiyacimiz vardi ancak bunun icin gerekli olan birikimler (dolarlar veya eurolar, maddi gercekler, sermayenin ta kendisi... ismini siz koyun artik) elimizde yoktu. Ki olsaydi bile o maddi gerceklerle yapilacak nitel bir sicramanin bizim cok sevdigimiz o Gameshow tarzinin kokune kibrit suyu sikacaginida kestiremeyecektik ya bu da baska bir hikaye... O cok guvendigimiz, umutlar bagladigimiz, yegane idealimiz olan Gameshow kendi karsitina donusmustu sanki... ve bizde saskin saskin bakiyorduk.
99 Eylulunden 2000`in Temmuzuna kadar kel kor yasattik Gameshow`u... arada bir sayi cikamadik. Bir suru sey denedik, nasil yaptigimizi simdi sorsaniz inaninki bilmiyorum. Emin cok cabaladi, buyuk bir finansal yukle dolasti bu aylar boyunca. Bu arada tadimiz iyice kacti. Memurlar gibiydik ve o zihniyette dergi cikariyorduk, belki sizlerde hissetmissinizdir bunu. Zar zor mavra yapiyorduk, zar zor yazilar yaziyorduk. Uzuntu icindeydik, toplu bir hayal kirikligi yasiyorduk ve nasil desem urkmustuk birazda. Icinde bulundugumuz kasvet Kamer`in atmosferine yansiyip ustumuze yagiyordu. Bunca aydan ve onca konusmadan, kosusturmadan, sonuctan, satislardan, iadelerden sonra ne degismesini becerebildik ne de adaptasyon saglamayi. Hala parcalar ile ugrasiyorduk, mesela logo degisiyordu, bir kose giriyor digeri kalkiyordu, bir yazar gidiyor, yenisi geliyordu. Hala ve inatla butunu goremiyor, gercek degisikligin yapilacagi yeri es geciyorduk. BUTUNUN PARCALARDAN BUYUK OLDUGUNU HICBIR SEKILDE BILMIYORDUK. Mesela 1. kapanma doneminde MAC gidince bir bardak suda firtina kopartanlar, kargadan baska kus tanimayanlar bilmezler bunun Gameshow`u zerre kadar sarsmadigini. Cunku Mac bir parcaydi, evet onemli bir parcaydi ama nihayetinde Gameshow`un butununden veya niteliginden buyuk degildi. Gameshow`un ustune cikamaz, onunla boy olcusemezdi (Bu arada bunca seneden sonra sakin ola ki MAC`i elestirdigimi sanmayin. Onemli bir ornek olmasi acisindan onun ismini andim. Zaten benim MAC`e saygim vardir. Emin ile aramizda ona "Ustad" derdik). Onemli olan butundu, yani Gameshow isminin kendisi ve niteligi onu her turlu parcanin ustunde tutuyordu. Ama biz en bastada belirttigim gibi bu butunun uyumunu gerceklestirememistik. Ilk defa o zamanlar -eger yanlis hatirlamiyorsam- Emin`e "abi bizim sorunumuz isim, Gameshow ismi, buyuk yanlis yaptik, baska bir isimle baslayacaktik" gibi birseyler soyledim. Emin sanirim kafa salladi, o zamanlar hepimizde varolan koyu bir huzun artik gorunur duruma geldigi icin Emin bu yorumun bir ise yaramayacaginin pratikligi icinde kafasini sallamistir belki, bilemiyorum. Ama sorunun kaynagina biraz yaklasmistik sanki: Ya bu ismi yok edecektik ya da bu isme yeni bir nitelik, yeni bir deger katacaktik. Teoride yapilacak sey suydu: eger yeterince uzun bir sure cabalarsak ve dayanabilirsek Gameshow denen nitelikli butunu tekrar olusturabilirdik. Yoksa yarim kalmis varolusumuzun cigliklarindan baska turlu kurtulamazdik.
2000`nin sonbaharindan 2001 baharina kadar cabalarimiz devam etti. Biz aylik rutin islerimize devam ederken aslinda arka planda birseyler degisiyordu. Bu donemde Gameshow az da olsa bir tiraj yakaladi. Inis cikislar duzene giriyordu. Sanki dogal bir eleme olmus, tum aci maddi gerceklerin baskisi altinda da olsa Gameshow ayakta kalabilmisti. Gidenler gitmis, yeni okuyucular gelmis ve Gameshow`u sadik eski Gameshow`cular gibi oldugu sekliyle kabul etmislerdi: Ne Cd`miz vardi, ne posterimiz ne de baska promosyon ivir zivirimiz... Sadece biz vardik dergide, icerik vardi. Bu icerik bir hazine gibi parliyordu sayfalarda, degerini bilen anliyordu, boylesini seviyordu. Bizlerde ise o en bastaki kendimize guvenen simarik ruh hali gitmis ve tum bu cabalarimiz, mucadelemiz ve uzuntulerimiz cebimizde kapanmasi zor delikler acmis olmasina ragmen kisisel olarak biraz daha olgunlasmamizi saglamisti. Dergi ise hem icerik olarak hemde gorsel olarak evrim geciriyor ve Gameshow biz cok farkinda olmasak da o bahsettigim butunlugune yeniden ama bambaska bir bicimde kavusuyordu. Eger son 7-8 sayimiza biraz daha dikkatli bakarsaniz (veya baktiysaniz) Gameshow`un uslup olsun, icerik olsun, estetik acidan olsun artik eski gameshow`lardan cok farkli oldugunu ve tamamen kendine has bir butunluk yakaladigini gorursunuz. Yarim kalmis varolus kendini tamamliyordu sanki. Adaptasyon gerceklesiyordu. Bizde tahta kiliclarimizi coktan atmistik. Artik sistemle uzlasma zamaniydi, o donemde Nokia, Levis ve Electronic Arts gibi dev kapitalistler ile reklam anlasmasi yaptik, rt.net mi ne oyle bir portal vardi ve biz onlarla icerik anlasmasi yapmistik. Yani kisacasi kapitalizmin anladigi dilden konusmaya baslamistik, seri olarak konusamiyorduk henuz ama gelismemiz umut vericiydi. Kaynak buldugumuz surece Gameshow gelisecekti, yasayacakti. Age of Kings`de ya da baska bir oyunda birbirimize olum yagdirdigimiz stratejileri simdi esas oyun alani olan hayatta uygulamaya calisiyorduk.
Yavas yavas toparlanmistik...
Gameshow duzeliyor, gelisiyordu...
Yeni okuyucular geliyordu ve memnundular...
Eski sadik okuyucularimiz bizi boyle de cok sevmislerdi...
Sanki birseyler yolunda gitmeye baslamisti...
Ancak bir ilkbahar sabahi milletce krize girdik...
Evet ekonomik krizden bahsediyorum. Herkesi etkilemisti, hemde derinden... Sadece ekonomik degil, manevi krizlerede girmistik topluca. Ustelik o zamanki devlet ve basinda bulunan kuklalar ordusu ekonomik bir plani sunmuslardi bile. Insanlar bu plana guvenip yatirim yapmislar, borclara girmisler veya kredi tuzagina dusmuslerdi. Olan oldu, kriz patladi. Ulke sarsildi, yedikce acikan igrenc kapitalist kurumlar %1000`lere varan faizlerle insanlari borc batagina surukledi. Sistem surekli enerji (para) emen parazitlere daha fazla dayanamamisti ve kacinilmaz bir bicimde bu kriz patlayacakti, hemde yuzumuze yuzumuze...
Biz mi? Tam anlamiyla dayak yemis gibiydik. Zaten su alan gemimizi onarmaya calisirken cok esasli bir darbe daha almistik ve bu sefer tamir edilecek gibi gorunmuyordu. Uzakta birisi veya birileri hepimizle dalga geciyordu ve biz ne yapacagimiz bilemiyorduk. B planimiz yoktu, zaten hic olmamisti. Aklimiza ilk gelenler sayfalari azaltmak, overdose`u iceri almak veya bazi sayfalari siyah beyaz yapmak ve malesef fiyatimizi yukseltmekti. Tum bunlar kalici cozumler olmayip sonumuzu biraz daha geciktirmekten baska ise yaramiyordu. Bu sefer dip gorunmustu: Derindi, uzakti ve soguktu. ilkbaharin o ilik guzel gunlerinde biz coktan usumeye baslamistik. Bahar ve yaz aylarinda dramatik bir bicimde dususumuz hizlandi. Moral bozucu tum etkenler ard arda ustumuze yigiliyordu. Insanlar cok hakli sebeplerden dolayi dergi almiyorlardi. Reklamlar kesilmisti. Matbaa durmadan para istiyordu, kagitlar her dakika zamlaniyordu. Herkes can derdine dusmustu. Insanlarin butun morali gitmisti. Bundan daha kotusu savas sartlariydi veya dogal felaketler.
Ve biz, daha dogrusu ben ve Emin bir gun Kamerde deliligin sinirlarinda otururken intiharla esdegerde olan muthis kararimizi verdik: Abandonware Cd`si... Zaten o ekonomik krizde ters donmus bocekler gibi cirpiniyorduk, kimsede ustumuze basmiyordu. Bari kendi kendimizin celladi olalim dedik. Ve olduk. Hic korkmamistik. Galiba birsey hissetmiyorduk artik...
de, niye abandonware Cd si? Bugun Emin`e bu soruyu sordum. Gercekten ne diye oyle fantastik bir karar verdigimizi cidden unutmustum. Emin`in verdigi cevap gunumu ve belkide 7 senemi kurtardi, zira baya guldurdu beni, dedi ki: "o zamanlar icin iyi bir fikir gibi gorunmustu :)". Muthis bir cevapti, dakikalarca guldum. Evet dogruydu, biz o zamanlar boyle kararlar alip uygulamaya geciren insanlardik, yapimiza ve dogamiza tam uyuyordu. Otokontrolumuz yoktu ki bizim, varsa da biraz ben ve cokca da Emin`den ibaretti (ki bazi konularda Emin`in beni kac defa durdurdugunun sayisini unuttum). Biz buyduk iste: bir fikirdik, yansimaydik, idealdik, soyut ve somut, etki ve tepki, karsit ve birliktik. Ancak anlamsizca uzun surmustu mevcudiyetimiz, bir varlik sorunu olmustuk artik. Yok olmamiz gerekiyordu.
Ne soyleyebilirim baska bilmiyorum. 2. Gameshow doneminin bana gore yorumlamasi bundan ibaret. Birkac sey unutmus olabilirim arada. Zaten bu yaziyi bitirdikten sonra Emin`e yollayacagim, onay versin ki burda okunabilsin. Kendi hafizama guvenemiyorum artik. Birseyleri abartmis veya onemli seyleri atlamis olabilirim, bilemiyorum. Ancak bu kadar zaman gectikten sonra simdi burdan bakinca inanilmaz bir is cikarmis Gameshow onu anliyorum. Gercektende elimizde tahta kiliclar varmis goremedigimiz, o zamanki cocuk safligindaki akillarimiz ile devasa boyuttaki cesaretimiz varmis. Dagilmayacagini sandigimiz kumdan kalelerimiz varmis, ayni zamanda inatci bir mucadele etme gudumuz. Vahsi kapitalizme bu yolla kafa tutacak dikkafaliligimizda varmis. Tum bunlarin otesinde de olan biteni sabirla izleyen sizler varmissiniz. Ve bir de bunca yildan sonra bana bunlari yazdiran bir Gameshow aski...
Burada hala donen bir muhabbet olmasida inanilmaz birsey. Bu Gameshow isminin bir eseri olsa gerek. O bahsettigim butunun bir eseri. Hepimizden birseyler olan, tanimlanamaz bir bag. Yasam gibi belki.
2001`den beri yazmiyordum, ilk defa bu forum icin birseyler yazma ihtiyaci hissettim. Artik hatalarim olduysa affola.
Hoscakalin.
(Polat Yarışçı'nın 16 Nisan 2008'de kamernet.com forumuna yazdığı yazıdır.)